İki bavula sığdırdığım hayatımla diyar diyar geziyorum. Fotoğraf geçen haftadan, İskoçya – Midlands. En çok doğa iyi geliyor nereye gittiğini bilmeyene, ‘zaten olman gereken yerdesin’ hissinde o sonsuz kabullenişine tavım. Doğada her an her şey olması gerektiği gibidir. Bir aslanın antilobu öldürdüğü sırada bile o an onun olması gereklidir. Ne büyük ilham. Aslında biz de her an olması gerektiği gibiyiz, olması gereken yerde, olması gereken şekilde. Anlamamız gereken o an bizi orada kılanın kusursuz denk gelişi ve buna hayran geçen her dakika biz orada olabileniz. Sürekli okuyorum bu ara, hep okurdum ama yol başka türlü bir arkadaşlık yarattı kitaplarla aramda. Aşağıdaki paragrafı geçen hafta okuduğum Nietzsche’den çevirdim, Human, All Too Human: A Book for Free Spirits kitabından.
“İyileşmede bir sonraki adım: ve özgür ruh tekrardan yaşama döner. Hissetmek, aynı hisleri paylaşmak daha da derinlik kazanır. Sanki şu anda ilk defa, gözleri yakınındaki şeyleri görmeye başlamış gibi. Şaşkınlıkla, öyle sessizce oturur. Şimdiye kadar neredeydi? Minnetle bakar arkasına; yolculuğuna, kendini sürgün edişine ve ciddiyetine, uzağa bakışlarına ve tepeye uçuşlarına… Süreç boyunca ilk defa, gerçekten kendini görür ve onu neyin şaşırttığını da. Acı çekmek, öylece durmak, sabretmeyi öğrenmek, güneşin altında uzanmak; ne kadar da memnun bütün bunlardan! Dünyadaki en minnettar varlıklarıdır onlar ve en mütevazıları. Bir sürüngen gibi iyileşip yaşama geri dönen bu varlıklar -hele ki aralarında bazıları- günün son ışıklarına kadar şükrederler. Tüm pesimistliğin esas tedavisidir bu. Özgür ruhlar gibi hasta olmak, bir süre öyle kalmak ve daha sonra yavaş yavaş sağlığa kavuşmak, yani daha sağlıklı olmak. Bilgeliktir bu, dünyevi bir bilgelik; kişinin kendi kendini, uzunca bir süre küçük dozlar halinde iyileştirmesi.” – Nietzsche