Geçen sene tam bu zamanlar: güle oynaya işe gidiyorum, dünya tatlısı bir ekibim var, evim, sevgilim…Mutsuz değilim ama ülkede olanlar, eğlence sektörünün içler acısı durumu, İstiklal Caddesi sakini oluşum, kangren aşk hayatım derken içimde bir şeyler rahat değil. Şu hayatın altının üstünden iyi olabileceğine dair umut dolu laf var ya, öyle bir motivasyonmuş işte tüm ihtiyacım. İlişkimi bitirdim, işten ayrıldım, konfor alanımı koliledim, evi kapattım, oğluşu emanete bıraktım…
Her birinin duygusal çöküşü bir yana, süreç boyunca işlerim hep ters gitti. Her aksilikte hayra biraz daha inandım. Hayal kırıklıklarımın üzerine yeni hayaller kurdum, çıkmaz sokaklardan döndüm yeni yollar buldum ve geçtiğimiz bir seneden ömre bedel dersler çıkardım. Buradan sonrasının da kolay olmasını beklemiyorum. Muhtemelen yapmak yıkmaktan daha zor olacak ama özgür ruhum buna hazır. Akışa inandığımız sürece zor veya kolayın bir önemi yok. Aslında bizi ayakta tutan geleceğe olan inancımız, “an”dan aldığımız keyif, biraz cesaret ve her daim güler yüz. Fotoyu evimi boşalttığım gün çekmiştim, Tom’dan ve sevdiklerimden uzak olmak arada koyuyor orası net. Neyse ki Sezen’im albüm yaptı da müzik yine bizden yana.
? Niye herkes bu kadar ciddi?
Okunmamış kitaplar ama ciltli
Asık asık yüzlü insanlar
Ta yüreğine kadar kilitli
Ne gülümseme ne günaydın, yok
E tabi üçüncü sayfada olay çok
Haberler hep son dakika şok şok
Yaşamak inadına hemen şimdi ?
Hep güzeli kucaklayacağımız yeni yollar bizim olsun. ??