Bilgi küratörü kimdir, nedir, açıklamaya geçmeden önce, küratör kavramından biraz bahsetmek istiyorum. Vikipedi’ye sorduğumuzda, küratör: “bir müze, galeri, arşiv veya kütüphane koleksiyonunun yöneticisi” olarak tanımlanmış ve edit: “küratörler, bir koleksiyonu arzuladıkları bir etkiyi yaratmak amacıyla düzenlerler. Ancak günümüzde, sanat kurumları, karşılarına çıkan finansal konulardan teknolojiyle ilgili uygulamalara kadar birçok sorun karşısında küratörlerin rolünü tekrar gözden geçirmek durumunda kalmışlardır.” İşte tam da bu noktada, Vikipedi’ye katılmadan edemiyorum. Hayatın her alanına dair her türlü bilginin her geçen gün çoğaldığı, herkesin birer bilgi üreticisi ve dağıtıcısı haline geldiği günümüzde “küratörlük” kavramını yeniden masaya yatırmamız gerekliliğinin gönülden destekçisiyim.
İçine girdiğimiz dijital çağ ile beraber bilgi artık her yerde. Sabah gözümüzü açtığımız ilk andan itibaren, iletişim ve haber alma araçlarıyla kuşatılmış bir hayat sürüyor, gün içinde sayısız veriye maruz kalıyoruz. İlgimizi çeken/çekmeyen, bilmek istediğimiz/istemediğimiz onlarca bilgi gün içinde algımıza takılıyor. Bunlardan bazıları üzerine diğerlerinden daha fazla düşünüyoruz, bazıları yeni farkındalıklar edinmemizi sağlıyor, bazılarını başkalarıyla paylaşmaya değer buluyor ve bazense bu paylaşımlara kendi yorumumuza da katıyoruz. Bilginin zamandan ve mekandan bağımsız, her yerde var olabiliyor oluşunun en büyük yan etkisi ise: bilgi kirliliği. Gün içinde algımıza takılan bilgilerin ne kadarı doğru veya güvenilir? Ya da soruyu başka şekilde sormamız gerekirse; hangi bilgi işimize yarar bilgidir?
İşimize yarayacak bilgiyi ayırt edebilmek için; her birimizin, bilgiyi anlayabiliyor, anlamlandırabiliyor ve ona yüklediği anlamı çevresine aktarabiliyor olması gerekiyor. Hayat paylaşınca güzel, değil mi?
Bu noktada, bilginin kendisinin değil, anlamının önem kazanmasıyla ortaya çıkmış iki yeni kavramdan bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki, Şebekelenmiş Hafıza, yani elde ettiğimiz bir bilginin, önceden hafızamıza aldığımız başka bilgilerle olan alakasını kavrayabilme ve bu yeni bilgiyi doğru boşluklara yerleştirecek şekilde büyük resmi görebilme kabiliyeti. İkinci kavram ise, Bütünleştirici Yaratıcılık, yani büyük resimden elde ettiğimiz çıkarımı, aynı bir küratörün yaptığı gibi, arzuladığımız etkiyi yaratacak şekilde başkalarına sunabilme kabiliyeti.
Ben bilgi küratörlüğünü bir sanatçının bir kavram veya duyguyu alarak onu kendi algısı ve yaratabilme kabiliyeti doğrultusunda bir sanat eserine çevirmesine benzetiyorum. Aynı ortaya çıkan sanat eserinin farklı kişilerce birçok farklı açıdan yorumlanabilmesi gibi, bilgi de günümüzde farklı algılar ve ifadelerle yeniden ve yeniden yaratılıyor.
İnsanoğlu yazıyı bularak bilgiyi nesilden nesilden aktarmayı başardı. İnternet ve bilgisayar teknolojileri sayesinde ise dünyanın bütün bilgilerinin tek bir yerde toplanmasına ve bütün insanlığın bu toplanmış bilgeliğin birer tüketicisi, üreticisi ve dağıtımcısı olmasına olanak sağladı. Bunun neticesinde bilgi, bir üretim faktörü, hatta ürünün ta kendisi haline geldi ve bilgi devrimi gerçekleşti. İşte bu yüzden de adını içinde bulunduğumuz çağın adını: Bilgi Çağı koyduk, dijital olan sadece bilgiyi yayma şeklimiz. Öyleyse; Bu yeni çağda bizlere düşen, bilgiyi önce kendimize yararlı hale getirmek, sonra da bunu çevremizle paylaşarak, dünyanın birikmiş bilgeliğine katkıda bulunarak bilgeliğimizi artırmaktır. Hepimize kolay gelsin. 🙂