Günde gönderilen 400 milyonun üzerindeki snap sayısıyla, Facebook’ta paylaşılan fotoğraf sayısına yetişen Snapchat hızlı büyümesini devam ettiriyor. ComScore’un araştırmasına göre Snapchat, Amerika’daki Y kuşağının en çok kullandığı üçüncü uygulama, yine aynı araştırmada Facebook birinci, Instagram ikinci sıradalar. Facebook’un bile nufüsunun eksilmeye başladığı şu günlerde Snapchat’in her geçen gün değerine değer katmasının sırrı yeni bir dijital iletişim şekli keşfetmiş olması olabilir mi?
O kadar küçük yaştan itibaren bilgisayarlarımız, cep telefonlarımız var ki, ICQ, MSN, Whatsapp… herşeyi arkadaşlarımıza en kısa sürede anlatmaya küçüklüğümüzden beri o kadar alıştık ki, paylaşımlarımız giderek daha anlık hale geldi ve mobil teknoloji ile, her şey iyice çığırından çıktı diyebiliriz. Yolda komik bir tabela gördüğümüzde, vitrinde güzel bir kıyafet gördüğümüzde, yemeğe kıyamayacağımız güzellikte bir tabak hazırladığımızda , fotoğrafını çekip en yakın arkadaşımıza gönderiyoruz, hatta bazen birden fazla insana gönderiyoruz ve yoldaki tabelaya hep beraber gülüyoruz, çünkü paylaşabilme olanağımız var. Paylaşılan veri artan bir ivmeyle çoğalmaya devam ediyor; bunun bir sonucu olarak da artık veriyi seçerek depoluyoruz, hatta bazılarını hiç depolamaz olduk. Albüm indirenlerimizin sayısı giderek azalıyor, müziklerimizi Deezer, Spotify gibi uygulamaların içinden seçmeyi tercih ediyoruz, film izleyeceğimiz zaman online izliyoruz, fotoğraflarımızı ve belgelerimizi bile harici harddisk’lerden bulut bilişime taşımaya başladık. Benzer bir değişimin dijital iletişimimizi depolamakta da olması gerekiyordu. Teknolojinin insanı sosyal mi yoksa asosyal mi yaptığı başka bir yazı konusu olarak kenarda bekleye dursun, Snapchat’in, bu gereksiz veri depolamaya dur diyen bir uygulama olması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
Daha önemli olduğunu düşündüğüm diğer bir nokta ise, Snapchat’in veriyi tam olarak karşı tarafa aktarmıyor sadece onu birkaç saniyeliğine görünür kılıyor oluşu. Daha önce hiçbir platform bizlere bu imkanı sunmamıştı, bu durum, Snapchat’i yeni bir dijital iletişim şekli olarak ele almamız gerekliliğine işaret ediyor. “Söz uçar yazı kalır” der ya büyüklerimiz, Snapchat’in, başarısının bir diğer sırrı da uçan veriyi keşfetmiş olması olamaz mı? Bazı anları orada olamayanlarla paylaşmak isteriz, ama bu, o anları sonsuzadek kayıt altına almak istediğimiz anlamına gelmeyebilir. Snapchat’in bu yüzden daha özgür bir iletişim imkanı sunduğunu düşünüyorum. Tabii, karşı taraf ekranın görüntüsünü aldığında paylaşımınızı kaydetmiş oluyor, ancak bu durumda da ekranın görüntüsünü aldığının geri bildirimini alıyorsunuz. Facebook’ta neyi, kimin, ne kadar gördüğünden haberimiz yokken ve paylaştığımız her şey her an ulaşılabilir halde orada duruyorken, Snapchat’in hangi gönderiyi kimin gördüğünü, hatta kimin ekran görüntüsü aldığının haberini vermesi ve verilerin sadece belirli bir zaman aralığına ait olması, onu “kontrol bende” hissine daha yakın bir uygulama yapıyor demek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum. Facebook’un da Messenger için, Snapchat’in uçan verilerine benzer bir güncelleme üzerinde çalıştığının haberleri yayılmaya başladı. Yakında birçok başka platformun da buna benzer güncellemeler yapacağına şahit olacağız gibi duruyor.
Sonuç olarak, Snapchat’in sonradan fotoğraf silme uğraşına sokmayan, birebir iletişime nispeten daha yakın, anlık ve özgür yeni bir dijital iletişim şekli yaratmış olmasını seviyorum. Ancak, son günlerde çıkan “Snapchat hacklendi” haberlerini de duymamış gibi yapmak olmaz. İnternette varolan hiçbir verinin tamamen kontrolümüzde olduğundan hiçbir zaman emin olmamalıyız. Bu yüzden onlara “uçan veriler” adını taktım, kaybolabilirler ama bu yok oldukları anlamına gelmez ?İlerleyen günlerde kısıtlı paylaşımlı verilerin dijital iletişimimizi nasıl etkileyeceğini hep beraber göreceğiz.